Çernobil Faciasında Ne Oldu? Çernobil Faciası Detayları
Konunun kemik kısmına geçmeden önce Nükleer Santrallerden ve Nükleer Enerjinin nasıl üretildiğinden bahsetmek gerekli; Nükleer enerji üretimi sırasında, reaktörlerde Uranyum-235 çekirdeklerine nötronlar çarpar. Bir uranyum-235 çekirdeği, bir nötronu yutarak çok kararsız olan Uranyum-236 haline dönüşür ve hemen bölünür.Bu fisyon olayı sonucunda yeni nötronlar ve enerji çıkar. Bu yolla ortaya çıkan enerjiye “nükleer enerji” adı verilmektedir. Yeni ortaya çıkan nötronlar başka Uranyum-235 çekirdeklerine çarparak onların da bölünmesine sebep olur. Bu yolla sürekli bir şekilde enerji üretilmesi sağlanır. Bu olaya zincirleme tepkime denir ve “nükleer enerji” bu şekilde elde edilir.
Çernobil Nerededir?
Gerçek adıyla; Vladimir Ilyich Lenin Nükleer Santrali yani, Çernobil Nükleer Santrali 1970’te Ukrayna’nın kuzey bölgesinde, Kiev’e bağlı Pripyat şehrinin yakınında açılmış olan bir RMBK(High Power Channel-type Reactor)tipi nükleer reaktördür.


Çernobil Nükleer Santralinde O Gece Ne Oldu?
Reaktör gücünü engellememek adına güvenlik sistemleri kasten devre dışı bırakılmıştı. Reaktör gücü, deneyi gerçekleştirmek için kapasitesinin %25 altına düşürülmüştü. Bu prosedür planlanana göre gitmeyince reaktör gücü seviyesi %1’in altına düştü. Bu yüzden enerjinin yavaş yavaş kesilmesi gerekti. Fakat deney başladıktan 30 saniye sonra beklenmeyen bir enerji dalgasıyla karşılaşıldı. Reaktörün (zincirleme reaksiyonu durdurması gereken) acil durum sistemi çalışmadı. Reaktörün yakıt maddesinde ani bir ısı yükselmesi oldu ve çok büyük bir patlama meydana geldi. Reaktörü örten 1000 tonluk kapak havaya uçtu. Isının 2000°C’nin üstüne çıkmasıyla yakıt çubukları eridi. O sırada reaktörü örten grafit alev aldı ve dokuz gün boyunca yanmaya devam ederek çok büyük miktarda radyasyonun çevreye salınmasına yol açtı. Kazada, Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima şehrine kasten atılan nükleer bombadan daha fazla radyasyon salındı.

Santraldeki Testin Amacı Neydi?
İşletim ekibi, olası bir enerji kaybı esnasında türbinlerin acil durum dizel jeneratörü devreye girene kadar soğutucu pompaların faaliyetini devam ettirmek için yeterli enerji üretimini sağlayıp sağlayamayacağını test etmeyi planlıyorlardı.
Nükleer Sızıntın Önüne Nasıl Geçildi?
Yanmakta olan reaktörü söndürmeye yönelik ilk teşebbüsler arasında itfayecilerin reaktöre soğuk suyla müdahale etmesi de yer alıyordu. Bu çabaya 10 saat sonra son verildi. Yanan reaktörün üzerinde 27 Nisan’dan 5 Mayıs’a kadar 30’dan fazla askeri helikopter uçup durdu. Yangını kontrol altına alabilmek ve radyasyonu hapsetmek adına bu helikopterlerden 2400 ton kurşun, 1800 ton kum ve bor karışımı bırakıldı. Bu çabalar da sonuç vermediği gibi, aslında durumu daha da vahimleştirdi: Isı, helikopterlerden bırakılan malzemelerin altında birikti. Çevreye saçılan radyasyonla birlikte reaktördeki sıcaklık da bir kez daha artış gösterdi. Yangınla mücadelenin son evresinde reaktör çekirdeğinin nitrojenle soğutulması sağlandı. Yangın ve radyoaktif salım ancak 6 Mayıs’ta kontrol altına alınabildi.

Deneyin Adımları
- Reaktör gücünün 700-1000 MW th değerine düşürülmesi,
- Tüm buhar üretiminin iki türbinden birine yönlendirilmesi,
- Türbinlerden birinin devreden çıkarılması,
- Türbin-jeneratör sisteminin dönü enerjisini aktarmak için soğutucu pompalarının yük olarak kullanılması,
- Voltaj düşüşünün gözlenmesi.
Detaylı Anlatımla
25 Nisan 01:00 reaktörün gücü düşürülmeye başlandı. 13:00’de reaktör gücü % 50’ye düşürüldü. Test gereği türbinlerden biri devre dışı bırakıldı, tüm buhar diğer türbine sevk edildi. Acil soğutma sistemi devreden çıkarıldı . Enerji ihtiyacı gereği reaktör bu durumda 9 saat çalıştırıldı. 23:10’da güç düşürülmesine devam edildi. 700 MW th ‘a inilmeye başlandı.
26 Nisan 00:28 düşük güç değerinde lokal otomatik güç kontrolü zor olduğundan global otomatik güç moduna geçildi, ama güç durdurma ayarı 700 MW th ‘a ayarlanmadığından güç seviyesi 30 MW th ‘a düştü. Kalpteki buhar üretimi azaldı ve Ksenon konsantrasyonu yükseldi.
01:00’de işletme talimatlarının müsaade ettiğinden daha fazla sayıda kontrol çubuğu yukarı çekildi. Fazla reaktivite çok azaldığından reaktör ancak 200 MW th gücünde kararlı hale getirilebildi. RBMK reaktörlerinin bu güç seviyesinde çalışmaları güvenlik yönünden sakıncalı olmasına rağmen deneyin yapılmasına karar verildi.
01:03’te yedekte bekleyen 2 devridaim pompası devreye sokuldu. Fazlalaşan akış miktarı, buhar üretiminde azalmaya, buhar ayırıcılarındaki su seviyesinin düşmesine ve sistem basıncının azalmasına neden oldu. Buhar miktarının azalmasının oluşturduğu negatif reaktiviteyi karşılamak için kontrol çubukları daha da yukarıya çekildi.
01:19’da buhar ayırıcılarındaki su seviyesini yükseltmek için besleme suyu akış miktarı normal değerin üç misline çıkarıldı.
01:20’de soğutma kanalları içinde sıfıra yaklaşan buhar miktarı soğutucu sıcaklığını tüm kanal boyunca doyum sıcaklığına yaklaştırdı.
01:19:58’de sistem basıncını normale döndürmek için buhar baypas vanaları kapatıldı.
01:22:10’da buhar ayırıcılarındaki su seviyesinin normal değerine geldiğine karar verilip besleme suyu akışı ani olarak azaltılarak ısıl denge değerinin 2/3’üne indirildi. Zaten doyma sıcaklığına yakın olan soğutucu sıcaklığı yükseldi ve kanallarda kaynama başladı.
01:22:10’da aniden başlayan buhar üretiminin oluşturduğu pozitif reaktiviteye karşı güç seviyesini sabit tutabilmek için kontrol çubukları aşağıya çekildi.
01:22:45 buhar üretiminin yükselmesi durduruldu, sistem basıncı istenen değere getirildi. Nötron akısının kalbin yukarı kısımlarında birikme yaptığı, reaktörü acil olarak durdurmak için güvenlik kriterlerinin öngördüğünden daha az bir negatif reaktivitenin kaldığı tespit edildi. Bu durumda reaktörün hemen durdurulması gerekirdi, ancak deneye devam kararı alındı.
01:23:04’te deney için ayrılan 8 no’lu türbine giden buhar vanası kapatıldı. Zaten reaktörü otomatik durduran güvenlik sistemi de kapatıldığından sistem basıncı yükseldi, kalp içinden geçen soğutucu miktarı azalmaya başladı, bu da kaynamanın kanal girişinden itibaren başlamasına yol açtı. Bunun yanı sıra reaktör çalışma gücü ve termohidrolik bakımdan kararsız bir bölgedeydi.
01:23:21’de gücün yavaş olarak yükseldiği tespit edildi.
01:23:40’ta kumanda tablosunda acil durdurma sinyali yandı. Operatör reaktörü durdurma düğmesine bastı ve kontrol çubukları aşağıya doğru hareket etmeye başladı.
01:23:44’te güç seviyesi 4 saniye içinde nominal değerin 100 katına ulaştı. Kontrol çubuklarının düşme hızının yavaş olması güç yükselmesini önleyemedi.

Gücün kontrolsüz olarak yükselişi sonucu yakıtlar aşırı ısındı, yakıt zarfı eridi, sıcak parçalar suyla temas ederek buhar patlamasına neden oldu. Patlamanın meydana getirdiği şok 1000 ton’luk reaktör kapağını kaldırdı, kontrol çubukları kalpten dışarı fırladı, kalp içindeki yakıtın yaklaşık % 30’u eriyip parçalandı. Birinci patlamanın ardından birkaç saniye sonra ikinci bir patlama oldu. Bunun sebebi tam olarak anlaşılamamakla birlikte, grafit-buhar etkileşmesi gibi bir takım kimyasal reaksiyonlar sonucu olabileceği görüşü öne çıkmaktadır.
Çernobil Faciası’nın Günümüzdeki Sonuçları Nedir?
Felaket sonrasında bölgedeki ülkelerde tiroit kanseri, lösemi, diğer kanser türleri, katarakt ve bebeklerde doğuştan patolojik rahatsızlık oranlarında artışlar yaşandı. Psikolojik rahatsızlıkların yanı sıra sosyal ilişkilerde dışlanmalar nedeniyle sıkıntılar ortaya çıktı. Radyasyona yüksek düzeyde maruz kalan gruplarda yer alan 120 bin kişi kanserden ölme riskiyle karşı karşıya kaldı. Kazadan 25 yıl sonra 2011’de yapılan bir araştırmada bile incelenen sütlerin yüzde 93’ünde kabul edilebilir düzeyin çok üzerinde uzun ömürlü izotop sezyum-137 belirlendi. Ukrayna, Rusya ve Belarus’ta 2004’e kadar 18 yaş altı 4 bin çocukta tiroit kanseri vakası görüldü. Resmi raporlara göre 9 bin, bağımsız bilim insanlarına göre ise 30 bin ile 60 bin arasında insan Çernobil’in neden olduğu ölümcül kanser türlerine yakalandı.
Çernobil Facia Haritası

Faciadan Türkiye Cumhuriyetine Nasıl Etkilendi?
28 Nisan tarihinde kuzey-batı yönünde esen rüzgarlarla İskandinavya’nın güney ve orta bölgelerine yönelmişti. 3 Mayıs Cumartesi günü bulaşmış (kontamine) hava kütlesi Avrupa’nın büyük bir kısmı ile birlikte Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden Trakya’yı etkisi altına aldı. İkinci bir salınımla Çernobil’den doğuya sürüklenen bulaşmış hava kütlesi 7-9 Mayıs tarihlerinde Kırım Yarımadası’nın kuzeyinden Karadeniz üzerinden geçerek Türkiye’nin kuzey-doğu kıyılarına ulaştı.
Radyoaktif bulutun yaptığı hareket mevcut atmosferik koşullardan ve hakim rüzgar yönlerinden kaynaklanmaktaydı. Bu nedenle, radyoaktif etki homojen bir dağılım göstermemekteydi. Bu durum şimdiye kadar meydana gelmiş en büyük nükleer reaktör kazasından büyük bir şans eseri Türkiye’nin büyük bir kısmının etkilenmeden çıkmasını sağladı. Ancak, tüm dünyada ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yaratan etkileri kazanın üzerinden geçen yıllara rağmen halen süregelmektedir.
Devamında
Bulutun geçtiği sırada etkisi altındaki ülkelerde yağış olması durumu o ülkenin radyoaktif bulaşmaya maruz kalmasındaki en önemli nedeni teşkil etmektedir. Bundan dolayıdır ki Türkiye, bulutun üzerinde seyrettiği tarihlerde Trakya ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yağış alan yerlerde, özellikle Karadeniz Bölgesinin fındık, tütün ve çay üretimi yapılan bir kısım alanlarında yağış alması sebebiyle Çernobil reaktöründen kaynaklanan radyoaktivitenin etkisini ağırlıklı olarak hissetti. Dolayısıyla radyasyon etkilerinin hafifletilmesine yönelik önlemler de Trakya ve Karadeniz bölgelerinin bazı kısımlarına yönelik olarak alındı.
Radyoaktif bulutun geşiş döneminde Trakya’da çok kısa yarı ömürlü I-131 radyoizotopuna karşı, etkilenen bölgelerde, meradaki hayvanların radyoaktif yağıştan etkilenmiş otları yemesini önlemek üzere ahırlarda tutularak bulaşmamış kuru ve suni yem ile beslenmesi; bulaşmış bir kısım sütün (Edirne ve yöresinde) toplatılarak beyaz peynir yapılması gibi bir dizi önlemle müdahale edildi.
Radyoaktif iyota göre fiziksel yarı ömrü çok daha uzun olan radyoaktif sezyum ile, özellikle Karadeniz Bölgesinin en önemli tarım ürünü çayda mücadele edildi. Türk insanının büyük bir kısmının vazgeçilmez alışkanlığı olan çay, kontrol edilerek sağlığa zararlı olmamakla beraber spekülatif yorumlara yol açmaması için büyük bir ekonomik kayıp göze alınarak, 58.000 ton çayın imhası ile sonuçlanan bu denetim programı sonucunda radyoaktif bulaşmanın etkilerinin giderilmesine yönelik başarı sağlandı.
Sovyetler Birliği Kazaya Nasıl Müdahale Etti?

Yetkililerin açıklamalarına göre Sovyetler Birliği, ülkede ortaya çıkması muhtemel görünen panik hâlini önlemek adına facianın gerçek boyutunu ilk birkaç gün kamuoyuna yansıtmadı. Bunda, gerçeğin üzerini örtmeye çalışan üst düzey santral yöneticilerinin de payı vardı (Daha sonra bu kişiler yargılanıp cezalandırıldı.)
27 Nisan tarihinden itibaren, Çernobil’e en yakın yerleşim yeri olan, Kiev’in 132 kilometre doğusundaki 49.360 nüfuslu Pripyat şehri tahliye edildi. Sonraki hafta ve aylarda radyoaktif maddeyle kirlenmiş bölgelerdeki yerli halktan 67 bin kişi, devlet emriyle tahliye edildi. Mayıs ayıyla beraber yetkililer, yasaklı bölgeyi 30 kilometreye dek genişletti. Reaktörün yüksek radyoaktivite barındıran kalıntıları, vermeye devam edecekleri hasarların önlenmesi amacıyla çelik ve betondan yapılan sağlam bir kemer çatıyla kaplandı.
Patlama sonrası 600 binden fazla Sovyet vatandaşı, ya istedikleri ya da görevlendirildikleri için kendilerini feda ederek yangın söndürme, bölgeyi radyoaktif kirlilikten temizleme ve kemer çatı inşa etme gibi çalışmalarda görev aldı.
Açıklanan ve Açıklanmayan Zaiyat Sayısı
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından hazırlanan bir raporda kazanın çevresel sonuçları incelenmiştir. UNSCEAR raporuna göre ise 2008 yılına kadar kazadan yüksek dozda radyasyona maruz kalan 4000 kişiden 64’ünün radyasyon sonucu öldüğü doğrulanmıştır.
Oluşturulan Çernobil Forumunda 200.000 acil müdahalede çalışan işçi, 116.000 kurtarılmış kişi ve kirlenmiş alanlardan tahliye edilen 270.000 kişinin bilgileri derlenmiştir. Akut radyasyon sendromuna bağlı olarak kazadan kısa süre sonra ölen 50 acil müdahale işçisinin ölümleri ile radyasyona bağlı olarak Tiroid kanseri ve radyasyona bağlı kanserden dolayı ölenler birleştirildiğinde, ölenlerin sayısı 3940 olmuştur. Bunlardan tahmini olarak dokuzu çocuktur ve lösemi nedeniyle ölmüşlerdir, fakat can alıcı nokta; Sovyetler Birliği hükümetinin, gerçek rakamları vermemesi ve raporları yanıltan verileriyle gerçek zaiyatı her zaman gizlemesi olmuştur.
Çernobil’deki Gibi Bir Facianın Yeniden Yaşanmaması İçin Neler Yapıldı?
Çernobil patlamasını, RBMK tipi reaktörlerin zayıflıklarını saptamak ve tasarım güvenliğini geliştirmek için yapılan önemli çalışmalar takip etti. Çernobil kazasında payı olan tasarım kusurlarının ortadan kaldırılması için, o dönem diğer Sovyet cumhuriyetlerinde de bulunan RBMK reaktörlerinin hepsi incelenip güçlendirildi. Ayrıca Çernobil’deki kaza esnasında kendinden beklenen işlevi görmeyen kapatma sistemleri geliştirilip bir dizi yeni denetim mekanizması oluşturuldu.

Günümüzde Çernobil Yakınlarında İkamet Eden İnsanlar Var mı?
Çernobil’in kötü şöhretiyle tanınan dördüncü reaktörünün çevresindeki 30 kilometrelik tahliye edilmiş bölge, hâlâ terk edilmiş halde. Ancak 2.000 kadar yerli vatandaş Pripyat ve civarındaki terk edilmiş evlerine kendi istekleriyle geri dönerek, topraklarını terk etmek yerine kötü koşullarda yaşamayı tercih etti.

Bölgenin 90 yaşındaki yerlilerinden biri 2016 yılında, “Uzun yaşamanın sırrı, zehirlenmiş olsa dahi doğduğun toprakları terk etmemektir” açıklamasını yaptı. Ancak yetkililer, çocukların söz konusu bölgede ikamet etmesine müsaade etmiyor.
Çernobil Bölgesini Ziyaret Etmek
Patlamayla atmosfere salınan radyoaktif izotopların bazıları Çernobil yakınlarındaki varlıklarını hâlâ korusa da, kısa bir süre maruz kalınması hâlinde vücudun tolere edebildiği düzeydeler. Bu nedenle Çernobil çevresindeki kasabaların ziyaret edilmesine izin veriliyor. Hatta bu alanlara düzenli olarak düzenlenen turlar mevcut. ‘Terk edilmiş tüyler ürpertici Sovyet kasabalarının’ havasını solumak isteyenler için Ukrayna’nın kapıları sonuna kadar açık. İnternet üzerinden 89 dolardan başlayan ücretlerle bir tur rezervasyonu yaptırmak ve bu sıra dışı yeri deneyimlemek mümkün.

Lahit Koruması
Patlamanın ardından hasar gören 4 numaralı reaktörünün etrafına betondan, devasa bir “lahit” (kapak) örüldü. Hasarlı nükleer reaktörü içine alan bu lahit, atmosfere daha fazla radyasyon salınmasını engellemek üzere tasarlanmıştı. İlk başta hasarlı reaktörü denetim altında tutmak için, hâlâ sıcak olan reaktör yakıtının reaktörün temelinde bir delik açmasına engel olacak bir soğutma levhası kurulması düşünülmüştü. Bu tüneli reaktörün altından açmak için kömür madencileri görevlendirilmişti. 24 Haziran’da 400 kömür madencisi reaktörün altında 168 metre uzunluğunda bir tünel açtı. Reaktörü çevreleyen lahtin inşası, 7.000 ton çelik ve 410.000 m3 beton kullanılarak, Kasım 1986’da tamamlandı.

Lahit Koruması’nın Ömrü
Lahit, yalnızca 20 ila 30 sene faaliyet gösterebilecek biçimde tasarlanmıştı. En büyük problemse istikrarsız oluşudur. Yapımı alelacele tamamlanan lahtin taşıyıcı kirişlerinde meydana gelen paslanma, yapının bütünlüğünü tehdit eder nitelikte. Çatısının üstündeki deliklerden lahtin içine sızan su, radyasyona maruz kaldıktan sonra, reaktör zemininden alttaki toprağa karışıyor. Biliminsanları, koruma kalkanının hassaslığı sebebiyle Çernobil’in kendisi kadar büyük bir nükleer faciaya sebep olacağını öngörüyor. Reaktörün içinde kalan yakıtın miktarına dair kesin bir bilgiye sahip değiliz, fakat elimizdeki tahminler ilk içerikten %95 daha fazlası olduğunu gösteriyor. Ayrıca lahtin içinde, harap olan reaktör binasının parçacıklarından ve lahtin içine atılan radyasyonlu topraktan kaynaklanan binlerce metrekarelik nükleer atık bulunuyor.
Chernobyl Dizisi ve Yayından Kaldırılma İsteği
Tüm dünyada geniş yankı uyandıran Chernobly dizisine Rus hükümeti tepki gösterdi. Rusya Komünist Partisi dizinin ülkede yayından kaldırılmasını istedi. Dizinin uydurma sahnelerle dolu olduğunu ifade eden Rus hükümeti doğru olanların anlatılacağı yeni bir versiyon çekeceklerini duyurdu. Rusya Federal Bilgi Teknolojileri ve Kitle İletişim Denetleme Kurumu’na başvuru yaptıklarını açıklayan Rusya Komünist Partisi İcra Kurulu Başkanı Sergey Malinkoviç, yasaklanması istedikleri diziye ilişkin.
“Gerçek trajedi, Çernobil dizisinin HBO’nun ideolojik manipülasyonu olduğudur” ifadelerini kullandı.
Sabotaj İddaları
Başlıkta bahsettiğimiz gibi sadece bir iddia fakat mantıklı gelen noktalarının da olması insanın aklında soru işaretleri bırakıyor. ABD ve Sovyetler Birliği arasında 1947’den 1991’e dek süren Soğuk Savaş sebebiyle Çernobil Santrali bir radar sisteminin yakınına konumlandırılmıştı. Olası bir bombalama, füze saldırısı durumunda radar sistemleri devrede olduğu için önlem alınabilecekti, zaten özel koruma sistemleri dizayn edilmişti.
Bu açıdan bir sorun yoktu. Fakat reaktörlerin yakınına inşa edilen bir fabrika vardı. Bu fabrika reaktörlerden beslenen ve temel kullanıma uygun eşyaların üretiminde kullanılıyordu ve fabrika nükleer depoyla bitişikti. Yani tehlikeli kimyasal maddelerle herkesin erişebileceği fabrika aygıtları aynı noktalardaydı. İşte bu riskli noktada Soğuk Savaş’ın yakın temasla tam anlamıyla sıcak cepheye dönüştüğü ve bu masum görünen fabrikaların bir nükleer füze projesinin üstünü örtmek için orada konumlandığını söylüyordu “Grossman”.
Sabotaj İddaları ve CIA Virüs Saldırısı
Amerikan Merkezi İstihbarat Ajansı CIA, Sovyetler Birliği’nin bu ufak görünümlü dev projesinin farkına varmıştı. O dönemlerde CIA yetkililerinin itiraf ettiği idda edilen bir durum vardı: ABD, Sovyet bilgisayar sistemlerine virüs saldırılarında bulunarak bazı sistemleri işlevsiz bırakmaya çalışıyordu. Çernobil’de olan bu felaket CIA’in o yıllarda ‘başarısız girişimler’ olarak anlattığı o denemelerinin trajik bir sonucuydu. CIA virüs saldırılarında başarılı olmuş ve Çernobil’de hayati öneme sahip Dördüncü Reaktör sebebi bilinmeyen bir biçimde arıza konumuna geçmiş, ardından da o patlama gerçekleşmişti.
Çernobil Felaketinden 20 Sene Önce Meydana Gelen; Mayak Nükleer Santrali Faciası
Eylül 1957’de Ural Dağları’ndaki Kiştim yakınlarında gizli tutulan Mayak nükleer yakıt tesisinde yaşanan patlamada, dev bir radyoaktif bulut yüzlerce kilometre uzağa kadar yayıldı. 250 bine yakın insanı etkileyen patlama sonrası bazı bölgeler tahliye edildi. Nükleer tesiste çalışan onlarca işçi ile çevredeki 200’den fazla kişi akut radyasyon sendromu nedeniyle yaşamını yitirdi.
“Çernobil’de gece yarısı” kitabının yazarı ABD’li gazeteci Adam Higginbotham, “Sovyetler Birliği, o güne kadarki en büyük nükleer felaket olan Kiştim’de, Çernobil’den farklı olarak sessiz kalabilmişti” diyor. Harvard Üniversitesi Ukrayna Araştırma Enstitüsü’nün direktörü tarihçi Serhii Plokhii ise, Kiştim’in Çernobil’den daha küçük çaplı bir facia olmakla beraber büyük bir nükleer kirliliğe neden olduğunu söylüyor. 29 Eylül 1957 tarihinde, Mayak nükleer tesisindeki mühendisler her zamanki gibi vardiyalarına başlamıştı. Herhangi bir günden farkı yok gibiydi.
Kimya mühendisi Anna Sharova, kazayla ilgili yıllar sonra yayınlanan bir belgeselde patlama günü yaşananları şöyle anlatıyordu: “Öğlen 13:00 ile 19:00 arası vardiyamız vardı. Laboratuvarda çalışıyorduk ve Pazar günü olduğu için çok fazla iş yoktu. “Aniden şimşek gibi bir ses duyduk, camlar patladı, kapıların camları kırıldı. Dışarı baktığımızda dev bir bulut gördük.” Anna’nın duyduğu patlamanın nedeni, yüksek yoğunluklu nükleer atığın bulunduğu tanklardan birindeki aşırı ısınmanın sonucuydu

Ancak nükleer tesiste çalışanların yaşananlarla ilgili soru sormasına izin verilmiyordu. Kimse kaza hakkında başkasına tek kelime edemiyordu. Hiçbir bilgi duvarların ötesine geçemiyordu. Tarihçi Serhii Plokhii, o dönem sessiz kalmanın “Sovyetler Birliği’nin standart protokolü” olduğunu söylüyor. Mayak’ın Sovyet askeri programının bir parçası olması, gizlilik baskısını artırıyordu.
Plokhii, “Atom bombalarının üretimi ile ordunun imal ettiği ve sivillerin kullanımı için üretilen reaktörlerin yapımı arasında yakın bir bağlantı vardı” diyor. Aynı zamanda ilk Sovyet nükleer bombasının üretildiği tesis olan Mayak’ın inşası, 1946’da büyük bir gizlilik içinde başlatıldı. Mayak’ta çalışacak işçilerin konaklaması için neredeyse bir şehir inşa edildi. İlk ismi Chelyabinsk-40 (Şehir-40) olan şehre daha sonra Ozerks adı verildi ancak bu şehir SSCB haritalarında yer almadı. 1957’de nükleer reaktör patladığında kimse ne Mayak’tan ne de Ozerks’den haberdardı. Yalnızca Sovyetler değil, ABD de yaşananlara sessiz kalıyordu.
Amerikanın Farkına Varması
Plokhii, “Amerikalılar patlamanın izlerine ve radyasyon kirliliğinin bazı bulgularına ulaşmalarına rağmen hiçbir şey söylemediler çünkü kendileri de o sırada dev nükleer projelere hazırlanıyorlardı. Alarm zillerini çalmak istemediler” diyor. Bu gizlilik 20 yıla yakın sürdü – ta ki bir Rus muhalif kazayla ilgili konuşana kadar. 1950’li yılların sonunda yaptığı çalışmalarla Zhores Medvedev, uluslararası toplumu Ural Dağları’ndaki ciddi nükleer kazalarla ilgili bilgilendiren ilk bilim insanıydı. Biyokimyager ve tarihçi Medvedev, Eylül 2016’da BBC Witness programına kazayı anlatmıştı: “Reaktörlerdeki ısının ölçülmesi için yeterli bir sistem yoktu. O sırada tanklardan birindeki regülasyon sistemi durdu ve ısı belli bir seviyeye ulaştığında, tank patladı. “Patlamadan tam olarak kaç kişi etkilendi, kaç kişi öldü, bunlara ilişkin sayılar hiç açıklanmadı.
” Moskova’daki bir laboratuvarda nükleerle ilgili araştırma yapan Medvedev, bölgedeki nükleer kirliliği araştıran az sayıda Sovyet uzmandan biriydi. Kiştim’de gerçekte ne yaşandığını bilen dünyadaki az sayıda kişi arasındaydı. Muhalif bilim insanı Medvedev daha sonra İngiltere’nin başkenti Londra’ya sürgüne gitti, yaklaşık 20 yıl sonra da 1976’da Kiştim felaketinden bahsettiği bir makale yayımladı. Ancak dönemin İngiltere Atom Enerjisi Kurumu Başkanı John Hill, makaledeki iddiaları reddetti. Avrupa ülkesi, nükleer enerjiyle ilgili olumsuz haberler yapılmasından hoşnut değildi. Medvedev ise geri adım atmadı ve Kiştim’de yaşananlarla ilgili daha fazla somut bilgiyi ortaya çıkarmak için çabaladı. İnsanlara, hayvanlara ve bitkilere olan etkisini gösterebilecek daha fazla belge yayımladı.

1980’de yayınladığı “Ural’daki Nükleer Kazalar” kitabında, tüm bu bulguları derledi. John Hill yanlışını kabul etmedi ama Çernobil felaketinden sonra ise nükleer endüstrisi eleştirilere daha açık oldu. Medvedev Kasım 2018’de yaşamını yitirmeden önce hep şunu savundu: Nükleer atık sorunu çözülene kadar, dünya nükleer enerji üretimine hazır olmayacak.
Yorum yapma özelliği, forum tarafından gelen istek sebebiyle kapatılmıştır. Lütfen tartışmalar ve sorularınız için topluluk forumumuza katılın.